Sönmüş yangın - Bölüm 3/4

Hatun, ertesi gün işe gidecek kuvveti bulamadığından dertlenirken Kenan yine devreye girdi ve Hatun’un patronunu arayarak ertesi gün için izin aldı. Yarın iyice dinlenirsin abla dedi kapıdan çıkarken. Hem oturur konuşursunuz da, ama hırpalamayın birbirinizi.

Polislerin hemen ardından Hatun Nazike’yi de kovdu evden. Çık git kızım evimden, ama alcam seni yine, hazır ol. dedi. Sinirlerini o kadar bozmuştu ki, çıkıp giderken arkasından kapıya bile gitme ihtiyacı hissetmedi.

En sonunda beklediği huzura eriştiğini hissetti Hatun. Bir kez daha duş aldıktan sonra kendini yorganının altına bıraktı. Bir süre tavanı izledi. Aklında beliren bir sürü düşünce, bir sürü görüntü, Neyde’nin kaçışı ve onun sonuçlarının ihtimallerini kafasında dörde katladı beşle çarptı.

Ya kızı bulamasaydım? Ya çıkıp gitseydi Diyarbakır’a? Ne yapardım Allahım? Nasıl bulurdum, nasıl döndürürdüm? Ah Hasan ah! Kendin gittin derdin yine bana kaldı!

Uyumakla uyumamak arasındaki ince çizgide yürürken gözünün önünde beliren bir imgeyle büyünün karanlık tarafıyla aydınlık tarafı arasındaki gri derinliğe yuvarlandı. Mustafa vardı gözünün önünde.
Çırıl çıplak. Kapıdan girdiği anda gördüğü haliyle.

Artık Nazike’nin o hanzoda ne bulduğunu çok iyi anlıyordu Hatun. Küçük bir kıkırtıyla gülümsedi ve hemen ardından ağzını kapattı sanki birisi duyacakmış gibi. Bir kadın olarak anlıyordu. Nazike’yi kıskandığını hissetti. Hanzoydu, genellikle boşta geziyordu falan ama Nazike’nin gizli yaşamında keyfinin yerinde oluşunun kanıtıydı. Bizzat, kendi gözleriyle görmüştü. “İnsanı çıldırtır o” diye geçirdi aklından. Kıkırdadı tekrar. Sonra korkuyla kapıya baktı. Neyde’nin aklından geçenleri duymuş olma ihtimali bile kızın karşısındaki otoritesini sarsmaya yeterdi. Ayrıca Mustafa’yı o da görmüştü. Bir ara,
ona Mustafa ile görüşmesini yasaklamam lazım diye geçirdi aklından.

Yüzü kızardı, en son ne zaman böylesine ıslandığını hissetmişti?

Yorum Gönder