Karşıyaka mezarlığı - Bölüm 4

Karşıyaka Mezarlığı’nın üst kısmından aşağıya doğru soğuk bir rüzgar esiyordu. On - on beş kişilik grubun içinde manidar şekilde tanıdık isimler de vardı; Nazike ve Mustafa gibi. Neyde  yorgunluktan, bedeninin ağırlığından, kırgınlıktan ve bıkkınlıktan kocası Kenan’ın koluna yüklenmişti. Yüzünün yarısını kapatan siyah eşarbıyla gözyaşlarını siliyor aynı zamanda o yaşlarla ıslattığı soğuk toprağı önünde tabutun üzerine atıyordu gücü yettiğince.

Son beş sene, hemen hemen herkes gibi Hatun ve Neyde için de çok kolay geçmemişti. Neyde liseyi zar zor da olsa Hatun ve Kenan’ın desteği ile bitirebilmişti. Hayatın ona tıpkı annesine davrandığı gibi acımasız davrandığını çoktan kabul etmiş ve hayatını başka bir yönde idame ettirmeye karar vermişti.

Nazike’lerin rezaletinin yaşandığı geceyi olduğu gibi hatırlıyordu; tıpkı Kenan’ı hatırladığı gibi. Ona ilk görüşte aşık olmuştu. Kenan’ın bakışındaki mutlu olma arzusunu, heyecanı, koruma iç güdüsünü, ve sevecenliği görmüştü. Bu yüzden de annesinin Kenan’le evlenmesi konusunu açtığı an onu ikiletmemişti. Hiç itiraz etmeden kabul etmişti. Aynı yılın sonuna doğru Hatun’un evinde aile arasında nişan takıldı, söz kesildi. Katılanlar arasında Nazike ile Mustafa’nın yanısıra Kenan’ın
işyerinden arkadaşları ve amirleri de vardı.

Neyde annesinin hastalığının bu denli önemli olduğunu öksürüğünün artarak hastaneye yatması gerektiğinde öğrendi ve anladı. Doktor, annesinin fazla zamanı kalmadığını söylediğinde yıkıldı. Çok uzun zaman önce annesinin tüberkülozu yeniden ortaya çıkmıştı. Nasıl fark edemedim ya? diye çok ağladı kız. Bir kaç ay içinde de Hatun’u Karşıyaka Mezarlığı’nda uyuyacağı yere yerleştirirken karnında altı aylık çocuğu vardı. Hatun, kucağına torununu alamadan göçüp gitmişti. 

Hatun ve Neyde, Neyde’nin evden kaçtığı akşamı o geceden sonra bir kez daha o konuyu hiç konuşmadılar. Heyde artık annesinin ona karşı olan tavırlarının değişmeyeğini anlamıştı ve onu öyle kabul etmişti.

Nazike o geceden sonra evine geldiği andan itibaren Hatun’a karşı bir daha herhangi bir terbiyesizlik yapmamak üzere yemin etti. Polisin verdiği kağıdın aslında hiç bir geçerliliği olmadığını cahil kafasıyla dahi anlamıştı ama yine de Hatun’a verdiği sözü tuttu. Yaşlı kadının tutulduğu hastalığı bilen iki kişiden biriydi ve Hatun’un ettirdiği yeminle o ölene kadar sakladı. Hastalığından önce ve sonra daime onun yanında durdu.

Hatun, aralarındaki husumeti hiç bir zaman korkuğu gibi komşularıyla paylaşmadı. Nazike, Hatun’un son zamanlarına kadar onun yanında olan bir kaç kişiden biri oldu.

Mustafa, Hatun’un dolaplarını tezgahını yenilemek üzere araştırma yaparken zora sıkışmış olan bir üretici ile Nazike’nin bileziklerini bozudurarak ortak oldu. Elinin marangozluğuna yatkın olduğunu anlayınca kendini ağaç işlerine verip atölyenin başına geçti ve Ankara’nın en çok kazanan marangozlarından biri oldu. Nazike’nin kardeşi Sinem’i de yanında çalışan ustabaşıyla evlendirdi. Daha çok duş alıp temiz çorap giymeye başladı.

Kenan, annem dediği Hatun ve komşularının münakaşaları esnasında ilk kez gördüğü Neyde ile evlendikten sonra karısıyla birlikte Hatun’ların apartmanının arkasındaki apartmana taşındı. Kimsesizdi, yurtta büyümüş, kendini yetiştirmiş pırıl pırıl bir adamdı. Hatun’da hiç bir zaman tanımadığı annesini gördü.

Gri bulutlar altında annesini uyuyacağı yere yerleştirirken başkomiserdi ve Hatun’un emaneti olan
Neyde’yi ölene dek koruyacağına and içmişti. Hatun’un hastalığını bilen ikinci, Neyde’nin babasının yaşadığını aile içinde bilen ilk kişiydi.

Yorum Gönder