Yüzsüzlük - Bölüm 3/2

 Gız, Nazike ne ettin koskoca kadına?

Nazike’de yaptığından pişman olmuştu. Bazen saçma sapan işler yaptığı damarı tutuveriyordu. Sinem yerden kalkıp önce ablasına sonra eniştesine baktı. Belli ki ona bahsedildiğinden daha farklı şeyler olmuştu Hatun teyzelerin evinde. Mustafa’nın kucağından yeğenini alarak odaya gitti ve ikisini yalnız bıraktı.Mustafa tekrar sordu, Nazike, ne yaptıng sen gız?

Nazike’nin sinirleri boşalmak üzereydi. Hatun kapının önünde bağırıyor ve evine girmek bilmiyordu. Yürü gız dedi Mustafa, hem suçluyuz hem güçlü. Kadın kapıdan gitmiyor. Yürü de sakinleştirem. İkisi de kapının yanına kadar geldi. Hatun saydırıyordu ikisine de. En sonunda polis lafını duydular. Endişeli gözlerle birbirlerine baktılar.

Yarım saat önceki hayvani şehvetlerinden eser kalmamıştı. Artık korkuyorlardı Hatun ablalarının telefonda verdiği adresi ve tarifi duyunca. Olanlar olacakların yanında hafif kalacaktı.

- Söyle Sinem’e de kaçalım layn. Bu deli karı polis-molis bir şey çağırdı herhalde.
- Deli mi nesin gız, ne kaçması? Gaçak mıyız biz? Dur bakalım hele, ne olacak. Hem yapmaz Hatun abla öyle şey.

Söylediklerine kendi de inanmamıştı ama karısının karşısında su koyuvermeye niyeti yoktu. Dur bakalım diyordu ama gözü de kapıdaydı.

Kucağında yeğeni olduğu halde kulağı kapıdaydı Sinem’in de. Neler olduğunu anlamaya çalışıyordu. Ablasına sormayı düşündü ama eve geldiğinden beri eniştesiyle bir olup ona hiç bir şey  söylememişlerdi. Yeğenini salladı durduğu yerde. Huysuzlanmaya başlamıştı oğlan. Odadan çıkıp sessizce yanlarına geçti. Kavga edip gitmekten bahsediyorlardı. Gecenin bir saatinde nereye gidilirdi ki?

- Abla, ne oluyor, neye bu kadar telaşlısın?
- Sinem git başımdan kızım.

Kızı kenara itekledi. Sinem gözleriyle eniştesini buldu. Mustafa başıyla odayı gösterip oraya gir dedi sessizce. Uzun zaman önce soru sor mayı bırakmıştı kız. Yeğenini babasının kucağına verip odasına gitti ve kapısını kapattı.

Babasının kucağına gelince uyuklamaya başlamıştı küçük oğlan.

Mustafa onun bu haline bayılıyordu. Başındaki belayı unutup oğluyla oyuna dalmıştı ki karısının bakışlarıyla karşılaştı. Nazike onu bakışlarıyla delip geçiyordu.

Yok Mustafa, bu böyle olmayacak. Ben bi gidem de Hatun Ablayla konuşam. Ayıp ettim kadına. 

Mustafa, karısının yaptığı hatayla yüzleşmesine sevinmişti.

Gidecen, gidecen tamam da, bakalım açacak mı kadın kapıyı sana?

Nazike yarı yoldan döndü. Kaç yıllık komşusuna karşı yaptığı terbiyesizlikle yüzleşti.

Hatun’un bağırışları da kesilmişti zaten. Antrenin ışığını yakmadan gözünü kapının dürbününe dayadı ve dışarı dikizlemeye başladı. Apartmanın içi sessizdi ve alabildiğine karanlıktı. Yaşadığı çevreden olabildiğince çok haberdar olmayı bir merak haline getiren Nazike için bu durum son derece sıkıcıydı. Oflayarak salona geri döndü ve oturdu.

Hatun’la Nazike’nin evlerinin en güzel tarafı, ikisinin de otoparka gireni çıkan en ince ayrıntısına kadar görebiliyor oluşuydu. Apartmana giren çıkan komşular yada gelen misafirler öncelikli olarak adeta Nazike ile Hatun’un salonunun içinden geçip gidiyorlardı. Öyle geniş ve aslında ferah camları vardı evlerin. Hatun, kızıyla birlikte yanlız yaşayan dul bir kadın olduğu için genellikle perdelerini kapalı tutar fakat Nazike, mahallenin meraklı ve girişken kişiliklerinden olduğu için genellikle incecik tüllerinin üzerini örtmek şöyle dursun, tanımadığı kişilerle özellikle kendisi gibi eteği belinde, başı bağlı ve mutaasıp görünümlülerse sohbet etmek üzere cama doğru koşar ve mutlaka ziyarete dair detayları öğrenirdi. Kısaca, mahalledeki tüm gelişmeleri Nazike’den bir fincan kahve karşılığında kolaylıkla alabilirdi isteyen birisi.

Fakat bu sefer, otoparka giren arabayı pek sevemedi Nazike ve kocası. Çünkü arabanın tepesinde mavi ve kırmızı lambalar yanıyor ve ışıkların parlaklığı Nazike’nin gözlerini alıyordu. Başka bir zaman olsa polislerin kime geldiği konusundaki bilgiyi kapmak ve komşulara aktarmak için on kaplan gücünde kapıya atılır ve kendini gecenin geç saati demeden sokaklara vururdu ama bu sefer, o polis arabasını görmektense mahallenin bir senelik dedikodusundan vazgeçmeye razıydı.

Elinde bir tepsinin üzerinde bir kaç bardak çay olduğu halde salona koştu kadın.Telaşından çayları tabaklarına dökmüştü. Eskiden olsa bu sakarlığıyla evde kalırdı. Mustafa’yla birlikte usulca ince tül perdenin arkasına yanaştılar. Polisler arabadan inip oturdukları binanın girişine yöneldiler. Hızlıca bir göz attı Nazike etrafına. Karşı ve komşu apart manlardan bir kaç baş dışarı uzanmış neler olduğunu görmek için olacakları bekliyordu.

- Ne yaptık gı biz?
- Layn ne bilem ben. Asıl Hatun Abla ne etti, neye polis çağırdı anlamadım?

Aslında Hatun’un neden polis çağırdığını kendisi de çok iyi biliyordu.

Polislerin içeri girdikten sonra kapılarına kadar gelişlerini takip et- tiler birlikte. Hatun’ların zilinin çalındığını duydu Nazike. Bir koşu pencereden kapının deliğine koştu kadın. Kapının deliğinden dışarı
baktığında iki polisin Hatun Abla’nın kapısında dikildiğini ve kısa boylu, yaşlıca kadınla konuştuklarını gördü. Hatun üzerine soluk pembe renkli hırkasını geçirmiş ve kollarını da göğsünde birleştirmişti, polis lerle ateşli ateşli tartışıyordu. Sonra kenara çekilerek polisleri içeri buyur etti. Nazike artık Hatun’un polislere olan bitenin tüm detaylarlarıyla aktarıldığını biliyordu. Sırtından bir ürperti geçti. Hatun’un kızgın zamanında nasıl bire bin katarak abartabildiğini birinci ağızdan biliyordu.

Hatun’un polislere mutfak tezgahını göstediğini hayal etti. Mustafa’nın yerini, Nazike’nin üzerinde durduğu tezgahı işaret ederek onun orada nasıl kendinden geçtiğini betimlediğini. Yüzü kızardı.

Aralık olan kapı tekrar açıldı ve bu sefer önde polisler arkada Hatun ve kızı, Nazike’nin kapısına doğru yöneldiler. Nazike ister istemez geriye kaçtı ve arkasında dikilen Mustafa’ya çarptı. Mustafa “ne oldu
gız?
” dedi. Kadın cevap vermek yerine gözünü deliğe dayadı yeniden. Dayamasıyla kapının zilinin çalması bir oldu. Sıçrayarak geriye doğru kaykıldı ve kapının koluna bastırarak gıcırdayan kapıyı açtı.

Yorum Gönder